10 Temmuz 2009 Cuma

Grip Salgınları ve Gribin Öldürücü Etkisi

Genel mortalite sözüyle, belli bir dönemde (sözgelimi, bir hafta) belli bir nüfusta (sözgelimi, bir şehrin yada bir ülkenin nüfusu) ortaya çıkan ölüm oranı anlatılır, bu Ölümlerin nedeni ne olursa olsun. Genellikle bu mortalite sayı olarak 100 000 kişiye göre ölüm sayısı üzerinden hesaplanır. Oysa, eğer belli bir nüfus için, örneğin Paris nüfusu için genel mortalitede yıllar boyunca haftalık yada aylık oynamaları gösteren grafik incelenirse, he
r önemli grip salgınının mortalite eğrisinde onun alışılmış görünümüne göre oldukça kesin bir yükselme meydana getirdiği tespit edilir: başka bir deyişle, grip salgınları genel mortaütenin bir artışına karşılıktır. Genel mortalite eğrisinin bir yıl içinde bir dizi karmaşık nedenlere göre az çok inip çıktığı göz önünde tutulunca, bu mortalite artışlarını değerlendirmek için, bir grip salgını sırasında gözlemlenen genel mortaliteye belirgin grip salgını görülmeyen önceki yıla yada yıllara karşılık olan mortaliteyle karşılaştırmak uygun olur. Sözgelimi Paris nüfusunun 1957 kasım ayı için genel mortalitesiyle —o sıra «asya» gribi salgını ortalığı kasıp kavuruyordu— aynı nüfusun 1956 kasımında gripal salgının olmadığı dönemdeki genel mortalitesi karşılaştırılır. Grip salgınındaki belirgin özelliklerden birinin az yada çok belirgin bir mortalite artışı olduğu böylece ortaya konur: bu olgu, birçok yıldan beri bütün dünyanın bütün bölgelerinde belki bin kere doğrulanmıştır.

Bu önemli olgu açıklama gerektirir. Gördüğümüz gibi, gribin komplikasyonları —vakaların çoğunda akciğerle ilgili komplikasyonlar— çok nadirdir ve bunlar nadiren öldürücüdür. Bununla birlikte, yüzdesi düşük de olsa, grip salgını kalabalık şehir nüfusunu kitle halinde yakaladığı zaman toplam epeyce yüksek olabilir.

Sözgelimi 1957 kasımında Paris nüfusunun ortalama yüzde 20'si gribe tutulmuşsa, bu toplam yaklaşık olarak 1,2 milyon grip vakasını gösterir. Grip komplikasyonlanna bağlı mortalitenin genellikle ve ortalama 10 000'de bir vaka olduğunu kabul edersek (komplikasyonlar grip vakalarının ancak yüzde l'inde görülür, bu kompükasyonlu vakaların da yüzde l'i ölümle sonuçlanır), bu dönemde Paris bölgesinde gribe bağlı toplam 120 ölü belirleriz: öyleyse, bu dönemde normal olarak meydana gelen Ölümlerde oldukça önemli bir artış olmuştur.

Gerçekten 1957'deki grip salgını sıradan bir salgından biraz daha ciddi olduğundan Paris bölgesinde 1957'de ekim, kasım, aralık aylarında doğru doğruya gribe bağlanabilen toplam 680 ölüm oldu.

Bir önceki yıla karşılık olan dönemin genci mortalitesiyle karşılaştırılınca (bu bir önceki yılda ülkede grip pek az görülmüştür) 1969 aralığından 1970 martına kadar Fransa'yı kasıp kavuran ve «Hong-kong» denen grip virüsüne bağlı grip salgınının ortalama 20 000 kişinin ölümüne sebep olduğu tahmin edildi.

Gribin akciğerle ilgili komplikasyonlarından olan ölümler özellikle yaşlılarda, küçük çocuklarda yada kalp hastalığı yada kronik akciğer hastalıkları olanlarda meydana gelir. Öyleyse bir grip salgınında mortalite artışı nüfusun özellikle bu bölümünü etkileyecektir. Hamile kadınlar, özellikle hamilelikleri ilerlemiş olanlar bir grip salgınında büyük ölçüde öldürücü komplikasyonlara uğrama tehlikesi gösterirler.

Gribin ağır komplikasyonları hemen her zaman pnömoni şeklinde ortaya çıkar ve her zaman bu pnömoniye klasik bir gribin mi Öncülük ettiğine yoksa pnömoninin bir başka nedenden mi olduğuna karar vermek kolay değildir, —bütün pnömoniler gripal değildir, üstelik griple çok uzaktan ilgilidir— bir grip salgını sırasında ortaya çıkan pnömoniyi izleyen bütün ölümleri şöyle belirlemek alışkanlık haline gelmiştir: «grip ve pnömoni nedeniyle ölümler.» Bu ölümler gribin salgın olmadığı yıllara göre genel mortalitede oldukça önemli bir artışı gösterirler.

Kesin bir örnek verirsek 1956 ekiminde —o sıra belirgin grip salgını yoktu— A.B.D' nde grip ve pnömoniden toplam ölümler 6 000 di; 1957 ekiminde (asya gribi salgınının doruk noktasında) 10 000 kişi öldü, bu yüzde 66 artış demektir. 65 yaşın üstündeki kişilerde 1956'da grip ve pnömoniden ölüm 3 000 ve 1957'de 5 000'di. Bu kişilerdeki ölüm her defasında toplam ölümlerin yarışsın gösterir, oysa 65 yaşın üstündeki kişiler Amerikan nüfusunun yarısını oluşturmaktan uzaktır.

Ayrıca, bir grip salgını sırasında belli bir nüfusta gözlemlenen genel mortalite artışı, pnömoni ve gribe bağlanan ölümlerin bütününü karşılar gibi değildi: çeşitli nedenlere bağlı bir ek ölüm artışı da vardır (kalp hastalığı, tüberküloz gibi kronik solunum hastalıkları, yaşlılık v.b.). Bu durumda kalp hastalarında, kronik bronşiti olan yaşlılarda, çok zayıf düşmüş kanserlilerde, beslenme bozukluğu gösteren çocuklarda öksürük nöbetleriyle, artan solunum sıkıntısıyla grip ani bir ateş hecmesi şeklini alabilir, sonra hastanın durumunda hızlı bir çöküntü olur ve hasta birkaç gün içinde ölür. istatistiklerde bu ölümler gribe bağlıymış gibi görünmezler. Bu zaten doğrulanmıştır: hastayı öldüren yalnızca grip değildir, grip ancak hastanın önemli olan bir kronik hastalıkla kurduğu kararsız dengeyi bozmakta katkıda bulunmuştur.

Bir grip salgını sırasında grip ve pnömoniyle meydana gelen mortalitenin —yalnız doğrudan doğruya grip salgınının sonucu olarak kabul edilebilen mortalitenin— genel mortalitede hangi yeri tuttuğunu nasıl hesap edeceğiz? Bu çok büyük bir yer tutmaz. Bir Amerikan sigorta şirke¬tinin 1951 yılı yaşayışı üzerine yaptığı istatistiklerden alınan şu bilgiler bunun böyle olduğunu gösterir; 1951 yılında oldukça önemli bir grip salgını A.B.D'ni kasıp kavurmustu.

O yıl değişik yaşlarda 100 000 kişiden 240'ı kalp hastalığından, 121'i kanserden, 64'ü serebrovasküler ataklardan (emboliler), 38'i çeşitli kazalardan, 18'i grip ve pnömoniden, 18'i de tüberkü¬lozdan öldü. Grip ve pnömoninin besinci sırada olduğunu, kalp hastalıklarının öldürdüğünden 13 defa az kişi öldürdüğünü, kanserin öldürdüğünden 6 defa az kişi Öldürdüğünü görüyoruz. Buna rağmen gribin ayrıca bazı kalp hastalarının, bazı tüberkülozlulann ve bazı kanserlilerin sonunu dolaylı olarak çabuklaştırdığını düşünmek için nedenler vardır.

Zaten son on beş yirmi yıl içinde grip salgınları sırasında gözlemlenen mortalite artışında oldukça belli bir azalma eğilimi kaydedilmiştir ve bu iyileşme bir ölçüde son yıllarda pnömoni tedavisinde ortaya konan ilerlemelerin sonucu gibidir.

Aslında virüse bağlı çok selim bir hastalık olan kızamıkçığın hamileliğin ilk üç ayında hamile bir kadına bulaştığında dramatik sonuçlar meydana getirebildiği biliniyor: bu durumda genellikle çok büyük oluşum bozukluklarına uğramış bir çocuğun doğması tehlikesi çok büyüktür. 1957'de asya gribi pandemisi sırasında yapılan çeşitli incelemeler hamileliklerinde gribe tutulmuş annelerden doğan ve oluşum bozukluğu bulunan çocukların anormal ölçüde yüksek bir oranda olduğunu ortaya koydu, bununla birlikte başka incelemeler bu sonucu doğrulamadı ve her durumda oluşum bozuklukları, grip salgınları dışında gözlemlenenlerin aynıydı, bunlar birçok mümkün nedene bağlıydılar; buna karşı, kızamıkçığın meydana getirdiği oluşum bozuklukları çok belirgindir. Gribin bulaşıcı ajanlarının bozukluk yaratıcı rolü elbette çok kısıtlıdır; bununla birlikte, gribin özellikle hamile kadınlarda ağır olabileceği kuşku götürmez, onlarda akciğerle ilgili komplikasyonların sıklığı kesinlikle daha fazladır.

0 yorum:

site ekle site ekle
Zirve100 Sayac
Site Ekle

Site Ekle