11 Temmuz 2009 Cumartesi

Grip Virüsleri


1889 - 1890 grip pandemisi, Louis Pasteur'-ün Robert Koch'un ve onların öğrencilerinin çalışmalarının ardından bulaşıcı hastalıkları yapan mikropları laboratuvarda tanımanın ve incelemenin mümkün olduğu ve yıldan yıla bu hastalıkların özgül mikroplu ajanlarının keşfedildiği bir dönemde ortaya çıktı. Kesinlikle bulaşıcı bir hastalık olan gribe de birçok başka vakada başarılı olmuş olan bu yöntemleri uygulamayı denemek doğaldı. 1893'te alman bakteriyoloji uzmanı Pfeiffer bu uygulamayı yaptı, gribe tutulmuş hastaların burun-gırtlak salgılarından Bacil-lus ınfluenzae yani grip basili adını verdiği yeni bir basil üretti. Bu keşif eleştirilere uğradı, çünkü dört yıl sonra gelen grip salgını sırasında bakteriyoloji uzmanları hastaların boğazlarında ve burunlarında bu basilin varlığını düzenli olarak göstermeyi başaramadılar. Tersine, gripten ayrı solunumla ilgili hastalıklara tutulmuş hastalardan yada hatta sağlıklı kişilerden bu basili ayırdılar. öyleyse, Pfeiffer'in basili gribin nedensel ajanı mıydı, yoksa bazı griplilerin boğazlarında ve burunlarında hastalığın nedeni olmaksızın yalnızca rastlantısal olarak mı bulunuyordu?

1918'deki büyük evrensel grip salgını ( ispanyol gribi denen grip) Pfeiffer'in aldığı sonuçların yeniden ele alınmasına fırsat verdi: çok zaman onun basili griplilerin burun ve boğazlarından ayırılabildi; tipik ve ağır birçok vakada bu basil kurbanların ne salgılarında ne de akciğerlerinde gösterilebiliyordu. Ayrıca isteklilerin burun ve boğazlarına Bacillus influenzae'yi aşılamayı denediler, ama bazen bu aşılama tipik gribinkilere benzemeyen belirtilerle solunumla ilgili bir hastalık meydana getirdi, bazen hatta hiçbir belirti meydana getirmedi. O zaman gribin nedensel ajanı olarak bir ultra-virüs'ün varlığı düşünüldü.

Bu yüzyılın başlarında Pasteur'ün bir ultra-virüsün sebep olduğu bir bulaşıcı hastalık olan kuduz üzerine yaptığı çalışmalardan sonra bir virüs, bilinen mikroplardan çok daha küçük olan, dolayısiyle bakteriyoloji uzmanlarının kullandığı porselen filtrelerin çok ince deliklerinden geçebilen (bu delikler bilinen mikropları tutar) bir mikroorganizma olarak kabul ediliyordu; buradan giderek bunlara filtreden geçen virüs («virüs fîlt-rant») da denir. Filtreden geçen bir virüs, çok küçük olduğundan, optik mikroskopta görünmüyordu. Filtreden geçen virüs, bilinen mikroplardan, bakteriyoloji uzmanlarının karmaşık ama cansız ortamlarında (etsuyu, besleyici pelte) yetiştirmesinin imkansızlığıyla ayrılıyordu. Üremesini sağlamak için onu duyarlı hayvanlara aşılamak kaçınılmaz oluyordu; laboratuvarda bir virüsü saklamak için, hayvandan hayvana geçiş adı verilen işlemin yapılması, yani daha Önce bu virüsle bulaşmış bir hayvanın organlarının parçacıklarının sağlıklı bir hayvana enjekte edilmesi gerekiyordu. Laboratuvar hayvanında bir virüsün üremesi, bu hayvanda belirgin belirtilerin ortaya çıkmasıyla ve vakaların çoğunda ölümle kendini gösteriyordu.

Görünmeyen, filtreden geçebilen, yalnızca bulaştığı hayvanda sebep olduğu belirtilerle açıklanabilen mikroorganizmalar... bir elli yıldır virüsün mikroskopla görülen ve yada katı ortamlarda saf kültürlerde yetiştirilen bakterilerin özellikleriyle tersleşen belirgin özellikleri bunlardı.

Madem Pfeiffer basilinin gerçekten salgın gribin nedensel ajanı olma ihtimali yok gibiydi, madem griplilerin burun ve boğazında düzenli biçimde ve sabit hiçbir bakteri yok gibiydi, gribin nedeni olarak filtreden geçen bir virüs varsayımına dönülmesi doğaldı.

1918 ağustosunda Almanya'da Selter, iki gönüllüye, gribe tutulmuş bir hastanın, bütün bakterilerini ayıklamak üzere filtre edilmiş burun -boğaz salgılarını soluttu ve bu iki gönüllüde selim bir gribin belirtilerini meydana getirdi. 1918 ekiminde Comptes rendus de l'Academie des Sciences de Paris'de (Paris Bilimler Akademisi raporları) iki makale yayımlandı; biri Tunus'da Pasteur enstitüsü yöneticisi olan ve egzantcmli tifüs üzerine çalışmalarıyla ün kazanan Charles NicoIIe'ün ve arkadaşı Ch. Leballly'nindi, öbürü D. Dajarric de la Rivieres'indî. Birinci makalede Nicolle ve Lcbailly, Tunus'da bir grip salgını sırasındaki deneylerinden sonuçlar çıkarıyordu: maymun (Macacus cynomolgus), griplilerin bronşik salgılarının buruniçi yoluyla aşılanmasına duyarlıydı, aşılanmanın ardından bir ateş yükselmesi oluyordu; iki gönüllüde griplilerin filtre edilmiş bronşit salgılarının cilt altına aşılanması hastalığın belirtilerini meydana getiriyordu.

0 yorum:

site ekle site ekle
Zirve100 Sayac
Site Ekle

Site Ekle